Birinci trimestr vaginal kanamaları
İlk 12 haftada en sık görülen acil durumlar vaginal kanamalardır. Düşük tehditi, düşük, dış gebelik, anembriyonik gebelik ve mol gebeliğin ayırıcı tanısı yapılmalıdır. En kısa zamanda muayene olmanız gereklidir.
Abortuslar (düşükler) ve küretaj
Gebeliğin ilk 20 haftası içerisinde,500 gramdan az embriyo veya fetüs ve eklerinin birkısmının veya tamamının uterus kavitesi dışına atılmasına abortus (düşük) denir. Bu durum ilk 12 hafta içinde oluşmuşsa erken, 13-20. Haftalar arasında ise geç abortus olarak isimlendirilir. Abortusların %80 den fazlası ilk 12 haftada, bunların da büyük kısmı ilk 8 haftada meydana gelir. Tanı konulmuş gebeliklerin yaklaşık %10 u düşükle sonlanabilmektedir. Kayıpların büyük çoğunluğunda ciddi kromozomal anomaliler etkendir. İleri anne yaşı, maternal enfeksiyonlar, sigara, alkol, radyasyon, arsenik, kurşun, kontrolsüz diyabet, tiroid bezi hastalıkları, pıhtılaşma mekanizması bozuklukları, uterus yapısal bozuklukları, yapışıklıklar, myomlar veya spermatik kromozomal translokasyonlar düşüklere neden olabilmektedir.
Böyle bir abortus durumunda yapılması gerekenler konusunda doktorunuz bigilendirecektir. Tanı konulduktan sonra içinde bulunduğunuz gebelik haftası ve muayene bulgularınıza göre izleyici yaklaşım,medikal veya cerrahi tedavi (dilatasyon ve küretaj) uygulanabilir.
En sık uygulanan tedavi şekli dilatasyon ve küretaj (D&C) dır. Genel veya lokal anestezi altında,hastane şartlarında, vacum aspirasyonu veya keskin küret kullanılarak uygulanır. Küretaj materyali patolojik değerlendirme için gönderilmelidir.
Gebelikte hipertiroidi/hipotiroidi
Tiroid hormonundaki aşırı yükselmeler(hipertiroidi) veya düşmeler(hipotiroidi) , düşüklere veya bazı obstetrik komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Tiroid bezi, boynumuzun orta kısmında yer alan, kelebek şeklinde ve 25 gr ağırlığında bir organdır. Bu kadar küçük olmasına rağmen salgıladığı hormonlar büyüme ve gelişmede büyük rol oynar, metabolizmayı ve vücut fonksiyonlarını düzenler. Tiroid bezinin çalışması beyinde bulunan hipofiz bezinden salgılanan TSH(tiroid stimulan hormon) ile düzenlenir. Tiroid bezinden T4 (4 iyot atomlu) ve T3 (3 iyot atomlu) olmak üzere 2 adet hormon salgılanır. Bu hormonların aşırı salgılanmasına hipertiroidi, az salgılanmasına ise hipotiroidi denilir.
Halsizlik, çarpıntı, bulantı, kusma gibi bazı tiroid hastalığı belirtileri gebelik bulguları ile karışıp tanıyı geciktirebilir. Bu nedenle gebeliğin başında tiroid hormonlarınıza da mutlaka bakılmalıdır. Gebelikte iyot eksikliğini önlemek için, iyotlu tuz, deniz ürünleri, iyottan zengin gıdalar ile günlük 250-300 mikrogram iyot alınması önerilmektedir. İyot eksikliğinde bebekte zeka geriliği, ağır sinir sistemi ve gelişim bozuklukları ortaya çıkabilmektedir.
Gebelikte %2 oranında hipotiroidi, %0.2-1 oranında ise hipertiroidi görülebilir.
Hipotiroidi; iyot alımı eksikliği, Hashimato tiroiditi( otoimmun hastalık) ,geçirilmiş tiroid cerrahisi veya radyoaktif iyot tedavisine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Kanda TSH yüksek, sT3 ve sT4 düşüktür. Düşük,gebelik zehirlenmesi, çocukta zeka ve beyin fonksiyon bozuklukları, yenidoğanda doğumsal hipotiroidi ye neden olabilmektedir. Gebelik sırasında hipotiroidi tanısı almış anne adayında en kısa zamnda tiroid hormonları ile tiroid fonksiyonları düzeltilmelidir.TSH ın 2.5 Mu/L değerinin altında olması önerilir.
Hipertiroidi; hastaların çoğunda önceden hipertiroidi vardır (graves hastalığı-bu hastalarda tiroid antikor pozitifliği saptanır). Kanda TSH düşük, s T3 ve s T4 yüksektir. Düşük,gebelikle ilişkili hipertansiyon, erken doğum eylemi, anemi, kalp ritm bozuklukları, enfeksiyn,bebekte gelişme geriliği ve ölü doğumlara neden olabilmektedir. Tiroid hormonlarını düşürmek için tedaviye hemen başlanmalıdır. İlaçlar neden olabilecekleri yan etkiler nedeniyle uzman doktorlar tarafından özenle seçilmelidir.
Gebelikte diabetes mellitus (şeker hastalığı)
Gestasyonel diabet gebelik sırasında ortaya çıkan bir şeker hastalığı tipidir. Kanda şeker düzeyinin yükselmesine neden olan bu durum, anne ve bebek sağlığını yakından etkiler. Hastaların büyük çoğunluğu uygulayacakları sağlıklı beslenme ve egzersiz programları ile kan şekerlerini normal seviyelerde tutabilirler. Gebelik sırasında şeker hastası olmak istemiyorsanız, gebelikten önce fazla kilolarınızı verin, beslenme programınız içinde sebze, meyve ,tam buğdaydan zengin, yağdan fakir,düşük kalorili ,lifli sağlıklı gıdalar olsun. Gebeliğiniz sırasında hareketsiz kalmayın. Gün içerisinde en az 30 dakikanızı egzersize ayırın.
Gestasyonel diabet tanısı amacıyla 24-28. Haftalar arasında şeker yükleme testi uygulanır. Risk durumunuza göre doktorunuz bu tarama testini bazen ilk 3 ay içerisinde de isteyebilir.
Gestasyonel diabetli hastalar kontrol altında tutulduğu sürece büyük çoğunluğunun bebekleri sağlıklı doğar. Ancak kontrolsüz gebelerde, annede hayatı tehdit eden yüksek tansiyon ve buna bağlı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Bu annelerin bebeklerinde aşırı kilo alma, erken doğum, solunum problemleri ve hipoglisemiye bağlı olarak yenidoğan konvülsiyonları görülebilir. Bu bebekler ilerleyen yaşlarda tip 2 diabet adayı olabilirler. En ciddi komplikasyon anne karnında ani bebek ölümleridir.
Gestasyonel diabet sizin ve bebeğiniz için son derece riskli bir durum olup, gebelik sırasında tanısının konulması önemlidir.
Doğumdan sonraki dönemde kan şekeri seviyeleri hızla normale döner ancak bu hastalar ileriki yaşlarda ortaya çıkabilecek tip 2 diyabet adayı olduklarını unutmamalı, kontrollerini düzenli olarak yaptırmalıdırlar.
Gebelik ve hipertansiyon
Gebelik sırasında gelişen veya öncesinde var olan hipertansiyon yakından takip edilmesi gereken bir durumdur. Hipertansiyon, diastolik kan basıncının en az 90 mmHg veya sistolik kan basıncının en az 140 mm Hg nın üzerinde olması durumudur. Gebeliğin hipertansif bozuklukları, tüm gebeliklerin yaklaşık %15 inde komplikasyona neden olur.
Gebelikte hipertansif bozukluklar şu şekilde sınıflandırılabilir;
- gestasyonel hipertansiyon: hastalarda 20. Gebelik haftasından sonra kan basıncı yükselmesine denilir. Beraberinde idrarda protein kaçağı veya organ hasarı gibi preeklampsi bulguları yoktur. Bazı hastalarda bu durum preeklampsi bulguları ile devam eder.
- gebelik öncesi kronik hipertansiyon: gebelikten veya 20. Gebelik haftasından önce hastada kan basıncı yüksekliği vardır. Hipertansiyon doğumdan 6 hafta sonrasında da devam eder.
- kronik hipertansiyon veya gestasyonel hipertansiyon ile beraber süperempoze preeklampsi veya eklampsi:
Preklampsi: 20. Gebelik haftasından sonra ortaya çıkan veya önceden var olup daha da artan kan basıncı yükseklikleri annenin farklı organlarında hasara neden olabilir. Bu durum preeklampsi olarak adlandırılır.
Preeklamsi varlığında hastalarda genellikle aşağıdaki belirtiler görülür;
- böbrek fonksiyonlarının bozulmasına bağlı olarak, annenin idrarında protein kaçağı ve idrar çıkışında azalma
- baş ağrısı ve görme bozuklukları
- bulantı, kusma
- akciğerlerde ödem ve buna bağlı olarak nefes darlığı
- karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına bağlı olarak , karaciğer enzimlerinde artış ve kapsülünün gerilmesine bağlı olarak sağ üst kadran ağrısı (sağda kaburgaların hemen altında hissedilir)
- trombositlerin sayıca azalması (trombositopeni)
- bebekte intrauterin gelişme geriliği
Eklampsi: Yukarıdaki bulgulara epilepsi benzeri kasılma nöbetlerinin de eklenmesi ise eklampsi olarak adlandırılır.
Bu durum anne ve bebekte ölümcül komplikasyonlarla sonlanabilir.
Gebeliğinizin 20. haftasından sonra ortaya çıkan, özellikle yüz ve ellerdeki ödem, hipertansiyon olabileceğini akla getirir. Böyle bir durumda veya yukarıdaki bulgulardan herhangibirisi varsa mutlaka en kısa zamanda doktorunuza başvurmalısınız.
Unutmamalısınız ki erken tanı ve tedavi sizin ve bebeğiniz için hayat kurtarıcıdır.
Gebelik ve Rh uygunsuzluğu
Gebelik tanısı konulur konulmaz yaptırmanız gereken en önemli inceleme kan grubu testidir. Bu basit inceleme sırasında kan grubunuzla beraber Rh faktörü de saptanır. Rh faktörü bebeğinizin sağlığı ie ilgili olarak önemli bir role sahiptir, bu nedenle erken dönemde saptanması gerekir.
Dört çeşit kan grubu vardır; A, B, AB ve O grubu . Değişik kan gruplarına sahip kişiler, kırmızı kan hücrelerinin üzerinde o kan grubuna spesifik bazı proteinleri taşırlar. Her bir kan grubu kendi içinde ayrıca kırmızı kan hücrelerinin üzerinde bulunan Rh proteini varlığına göre de ikiye ayrılır. O kişi, Rh proteini mevcut ise Rh pozitif (Rh +), mevcut değilse Rh negatif (Rh -) dir. Genellikle toplumun %85 i Rh + dir. Örneğin, kan grubunuz A Rh + veya B Rh – olarak saptanır.
Eğer anne Rh - baba ise Rh + ise bu duruma kan uyuşmazlığı denir. Bu durumda bebekte birtakım sağlık problemlerinin ortaya çıkma olasılığı vardır.
Anne Rh – , baba Rh + ise , anne karnındaki bebek Rh + veya Rh – olabilir. Eğer annenin ilk gebeliği ise, gebelik sırasında farklı birtakım problemler gelişmediği sürece, normal şartlar altında fetusun kanı anneye geçmediğinden, anne ile baba arasındaki Rh uygunsuzluğu soruna neden olmayacaktır.
Bazı durumlarda bebeğin kanı annenin aknı ile temas eder. Bu durum en sık doğum sırasında ortaya çıkar. Doğum sırasında fetusun kanı anne kanı ile karışabilir. Eğer bu durum gerçekleşirse, annenin vücudu bu bebekten geçen Rh proteinini yabancı madde olarak algılar ve bu proteine karşı antikor üretir. Antikorlar, immun sistem içindeki yabancı maddeleri tanıyıp onları yok etmeye proglamlanmış protein molekülleridir.
Doğum dışında, gebelik sırasındaki kanama ve düşükler, Rh + olan kanla transfüzyon, dış gebelik, amniosentez gibi müdahaleler de annenin Rh proteinine maruz kalmasına ve annenin vücudunda Rh antikorlarının oluşumuna neden olabilir.
Annenin vücudundaki bu Rh antikorları bir sonraki gebeliğe kadar sorun çıkarmaz. Ancak, sonraki gebeliklerde eğer anne Rh + olan bir bebek taşıyor ise annede bulunan önceki gebelikte oluşmuş olan Rh antikorları, bebeğin kan hücreleri üzerindeki bu Rh + proteinlerini yabancı cisim olarak algılar ve bu hücrelere saldırır. Bu saldırı sonucunda bebeğin kırmızı kan hücreleri zarar görür, bebeğin kan değerleri hızla düşer ve hemoliz ortaya çıkar. Ciddi anemi yanında yenidoğanda sarılık, beyin hasarı, kalp yetmezliği ve ölümler de komplikasyonlar arasındadır. Bu olaya yenidoğanın Rh hastalığı diyoruz.
Rh uygunsuzluğu riski varlığında, koruyucu amaçlı gebelik sırasında (genellikle 28. hafta civarı) ve doğumdan sonra ilk 72 saat içerisinde Rh immunglobulin uygulaması yapılır. Bu uygulama düşük, kanama veya amniosentez gibi müdaheleler sonrasında da yapılmalıdır. Eğer bu uygulamalardan önce hastada yapılan takiplerde Rh antikorlarının oluştuğu saptanmışsa, bu antikorların seviyesi takip edilir. Eğer ciddi antikor seviyelerine ulaşılmış ise bebeğe anne karnında veya doğum sonrasında kan değişimi yapılması gerekebilir (transfüzyon). Bu yolla bebeğin kanı Rh negatif kanla değiştirilir.
Günümüzde Rh antikor uygulamalarının başarısı sayesinde Rh uygunsuzluğu olan hastalarda transfüzyon yapılma gerekliliği %1 lere düşmüştür.